Küçük Bir Un Değirmeniydi Şimdi 120 Ülkeye İhracat Yapıyor

DEĞİRMENCİLİK endüstrisinin önde gelen oyuncularından Çorumlu Alapala Makine, artık dünya lideri olma yolunda ilerliyor. Çorum’da un fabrikası inşaatında çalışan marangoz ustası Mehmet Alapala’nın temelini attığı şirket, 65 yılda küresel bir oyuncu haline geldi. Tahıl öğütme makinesi ve teknolojisi satan şirket, global pazarda yüzyıllık şirketleri geride bıraktı.

Ekvador’dan Irak’a uzanan geniş bir coğrafyada bugüne kadar 600’ün üzerinde anahtar teslimi proje yaparak 120’den fazla ülkeye ulaştı. Geçen aylarda ise Turqu-ality programına dahil edildi. Alapala şimdi dünyanın zirvesine oynuyor.

Üretiminin yüzde 95’ini ihraç eden şirket, yılda ortalama 20 adet anahtar teslimi proje yapıyor. İkinci jenerasyonun temsilcisi İsmail Alapala’nın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu şirket üçüncü jenerasyonla gaza basmış durumda. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Görkem Alapala ve Yönetim Kurulu Üyesi Gülfem Alapala’mn grubun tüm şirketlerini tek çatı altında toplayarak başlattığı holdingleşme çalışması tamamlandı. Dış ticaret, inşaat, un üretimi ve yurtdışı ortaklıklardan oluşan Alapala Holding hedef büyüttü. Gülfem Alapala, “Hedefimiz 2030’da 150 milyon dolar ciroya ulaşmak” diyor. Gülfem Alapala ile firmanın kuruluşundan bugüne hikayesini, hedeflerini ve global pazardaki yerini konuştuk…

Alapala Makine

Holdingin amiral gemisi Alapala Makine’nin faaliyetleri neler?

Alapala Makine, dünyanın her yerine anahtar teslimi tesis üreten bir firma. Tahıl teknolojileri üretiyor ve satıyoruz. Un başta olmak üzere mısır, yem, arpa gibi akla gelebilecek tüm tahılların üretimiyle ilgili teknolojiye sahibiz. Grain (tahıl) teknolojisi olarak adlandırılan sektörde dünyanın önde gelen şirketlerinden biriyiz. Sadece makine taleplerini de karşılayabiliyoruz, tesis kurma işi de yapıyoruz. Aslında fabrika yapan bir fabrikayız. Kuruluşumuz 1954 yılına, Çorum’a dayanıyor. Projelerimiz dünyanın dört bir tarafına dağılmış durumda. Bugüne kadar dört kıtada 120’den fazla ülkede 600’ün üzerinde proje yaptık. Üçüncü jenerasyonla daha da büyüyerek tahıl öğütme ve işleme teknolojilerinde Türkiye’nin en büyüğü, dünyanın ise en büyük ikinci şirketi haline geldik.

Turquality Marka Destek Programı’na kabul edildiniz. Değirmen teknolojilerinde bu konuda ilksiniz galiba…

Turquality, Türk ürünlerinin yurtdışmda markalaşması, Türk malı imajının yerleştirilmesi amacıyla oluşturulmuş bir program. Bu programa sektörümüzden ilk olarak Alapala dahil oldu. Küresel bir marka olma yolunda artık daha emin adımlarla ilerliyoruz. Kurucumuz olan dedemle bir atölyede başlayan faaliyetlerimiz, babamın Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği eğitimi almasıyla giderek büyümüş. Babam, makine yapım ve tasarımına mühendislik bakış açısı ekleyerek projeler alıyor. Sadece makine üretimi yaparken 1970’lerin sonuna doğru anahtar teslimi fabrikalar kurmaya başlanıyor. 1980’lerin başında ise ihracata geçiliyor. Henüz Çorum’da bankaların bile ihracat işlemlerini nasıl yapacaklarını bilmediği bir dönemde ilk satış Yugoslavya’ya yapılıyor. Sadece değirmen makinelerinin üretimi ve satışının olduğu bu dönemde Itajya’ya da ihracat yapılıyor. Halen en cpnemli pazarlarımızdan biri İtalya. İtalyanlarla 2001’de ortak kurduğumuz Mili Service adındaki şirketle Avrupa’da önemli projeler yapıyoruz. Bu ortaklığımız sayesinde Latin Amerika ülkelerinde de güçlüyüz.

Ağırlıklı pazarlarınız arasında hangi ülkeler var?

En önemli pazarımız Afrika kıtasında son yıllarda çok büyük projelere imza attık. 30 yıldan fazla bir zamandır bu bölgede aktifiz. Afrika ülkelerinde hızlı nüfus artışı var ve buna bağlı olarak özellikle un fabrikalarına ihtiyaç yüksek. Somaliand’in ilk un değirmenini nisan ayında teslim ettik. Böylece ülke kendi ulusal ununu üretmeye başladı. Angola’da beş tesisten oluşan 16 milyon dolarlık bir proje yaptık, geçen yıl devreye alındı. Gana’da 500 ve 100 tonluk iki ayrı ünite ve bir önceki işimizle beraber toplamda bin 100 tonluk bir proje yaptık. Ekvador’dan Özbekistan’a kadar çok geniş bir coğrafyada yer alıyoruz..Irak, İran ve Suriye’de tesislerimiz mevcut. Dünyanın birçok bölgesinde depo ve ofislerimiz var. Rusya’da temsilcilik şeklinde işlerimizi yürütüyoruz. Latin Amerika’da çok güçlüyüz.

İhracatta hedef ülkeleriniz hangileri?

Üretimimizin yüzde 95’ini ihraç ediyoruz. “Türkiye’nin İlk 1000 ihracatçısı” arasında yer alıyoruz. Sektörümüzün en büyük ihracatçısıyız. Hedefimiz satış yaptığımız ülke ve proje sayımızı artırmak. Ortadoğu ülkeleri öncelikli ve potansiyel taşıyan bir pazar. En büyük hedef ülkelerimizden biri ise Amerika.

Global pazarda nasıl bir yere sahipsiniz?

Dünyanın her yerinde faaliyet gösteriyoruz, global markalarla rekabet ediyoruz. Güçlü rakiplerimiz var. Bu alanda dünyanın en büyüğü isviçreli Bühler. 200 yıllık bu şirket bir dünya devi. Un ve değirmencilik dışındaki işleriyle birlikte toplamda 2 milyar dolara yakın cirosu var. Şirket tarihi olarak çok gerisindeyiz ama değirmenciliğin piri Bühler’in en yakın rakibiyiz. Dünya sıralamasında ikinci sıradayız.

Rekabet sadece Afrika ülkelerinde yaşanmıyor.

Fransa, Almanya gibi Avrupa’nın güçlü pazarlarında da onları zorluyoruz. Esneklik bizim için büyük bir artı. Türklerin iş yapış tarzları içinde olan bir özellik bu. Hızlı teslim konusunda etkiniz. Ekonomik çözümlerimiz var. Güçlü bir hizmet ağımız ve yedek parça desteğimiz var. Bu konuda müşterilerimizden tam not alıyoruz.

Ar-Ge çalışmaları yapıyor musunuz?

2015’te Çorum Teknokent’te bir Ar-Ge merkezi kurduk. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi belgesi aldık. Bugüne kadar 30 adet faydalı model ve dört adet patent ile 29 adet tasarım tescili aldık. Apple, Tesla, BM W, Mercedes gibi devlerin ödül aldığı Good Design ödülleri’nde endüstriyel tasarım kategorisinde üç ödülümüz var. Kurulduğumuz günden bu yana özkaynaklarımızı kullanarak son dört yıldır da TÜBİTAK gibi kuruluş ve üniversitelerle işbirliği içinde yeni projeler üretiyoruz. Ar-Ge merkezimizde 28 kişi çalışıyor. Halen iki lokasyonda faaliyet gösteren Ar-Ge merkezi sayımızı yakında üçe çıkaracağız.

Salgınla sektörde neler değişti?

Müşterilerimiz yatırımlarını karantina dönemlerinde ertelediler. Bu durum işlerimizi yavaşlatmış görünebilir. Hassas geçen son 3-4 aylık dönemin ardından arayı hızla kapatmak istiyorlar. Yani daha yoğun iş yapmamız gerekecek. Sektörümüz için hızlı bir büyüme olacak. Değirmencilik sektörü dünyada nüfus artışı devam ettiği sürece faaliyetlerini artırarak devam edecek. Giderek daha fazla un, daha fazla karbonhidrat ihtiyacı doğuyor. Biz de kapasitemizi artırarak çözüm odaklı davranacağız. Salgından dolayı ülkeler kendi kendine yetebilecek bir strateji izleyecek. Birçok ülkede gıdaya yönelik üretim tesislerinin sayısında artış bekliyoruz, ithalat yapmak yerine tesis kurup üretim yapmak daha fazla gündeme gelecek.

Bu dönemde tesisinizde nasıl bir çalışma temposu yaşandı?

Açık alanla birlikte toplamda 50 bin metrekarelik bir tesise sahibiz. Yıllık üretim kapasitemiz, 12-15 bin ton civarında. Bu dönemde üretimimiz hiç durmadı, tam kapasite çalışmaya devam ettik. Siparişleri alınmış makinelerin üretimini yaptık. Tüm dünyadaki operasyonlarımızla birlikte çalışan sayımız 700 kişi. Çalışan sayımız da değişmedi. 2019’u 50 milyon dolarlık iş hacmiyle kapattık.

Hedefimiz 2030’da 150 milyon dolar ciroya ulaşmak. Bizim için bu rakam zor değil. Global dünyada bilinen bir markayız, stratejik işbirliklerimiz var, güçlü pazarlarımıza her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bundan sonra daha hızlı yol alacağız.

Kendisinin doğumuna vesile olan markaya ortak oldu

Alapala Holding’in kurucusu Mehmet Alapala’nın, Henry Simon adında bir İngiliz firması tarafından 1961’de Çorum’da inşa edilen un fabrikasında görev alması ailenin kaderini değiştirmiş. Asıl mesleği ahşap işçiliği olan Mehmet Bey, o dönemlerde ahşap olan makinelerin işleyişini ve yapımını öğrenerek bugün global oyuncu olan bir şirketin temelini atmış. Yaptığı makineler önce Türkiye’nin dört bir yanındaki fabrikalarda kullanılmış.

Oğlunun eğitim alıp yanına katılmasıyla un değirmenleri ve anahtar teslimde kullanılan tüm makinelerin üretimine geçilmiş. Üçüncü kuşak ise değirmen teknolojisinde efsane olan ve dede Mehmet Alapala’nın bu işi öğrenmesine vesile olan Henry Simon firmasını grubun çatısı altına almış. Gülfem Alpala bu süreci şöyle anlatıyor: “Marka zaman içinde el değiştirerek Japon Satake firmasına geçmiş. 2017’de bu firmayla güç birliği yaparak stratejik ortak olduk. Şimdi, dedemizin bu sektöre girişine vesile olan dönemin değirmen devi Henry Simon markasını şahlandırıyoruz. Bu markayı artık bizim fabrikamızda üretiyor ve dünyanın dört bir yanına satıyoruz.”

Ürettiği unları bağışlayacak

Alapala Holding, 1984’te kurduğu Alapala Un fabrikasını sadece makine işine odaklanmak için 20 yıl önce kapatmış. Tesisi yeniden hayata geçirmek için bir çalışma başlattıklarını söyleyen Gülfem Alapala, “Geliştirdiğimiz proje için TÜBİTAK’tan hem onay hem hibe aldık. Bu proje kapsamında fabrikada değirmencilik ve unla ilgili laboratuvar çalışmalarının yapılacağı bir sistem kurduk. Üretimi yapılan unlar incelenecek, değişik un çeşitlerinin üretimi denenecek. TÜBİTAK’ın çalışma esaslarıyla faaliyette bulunulacak. Kesinlikle kar amacı güdülmeyecek, tam kararlaştırılmadı ama üretilen unlar dezavantajlı kadınlara ve derneklere bağış olarak gönderilecek. Türkiye’de ilk kez açılacak dört yıllık değirmencilik fakültesi için de bir çalışma yürütüyoruz. Çorum’da faaliyet gösteren Hitit Üniversitesi’yle işbirliği yapıyoruz. Ayrıca bizim katkılarımızda teknik lisede değirmencilik bölümü de açılıyor” diyor.

Quppa ile yurtdışına kahve zinciri kuracak

Üçüncü jenerasyonun temsilcileri Görkem ve Gülfem Alapala kardeşler bir yandan şirketi global pazarda liderliğe ulaştırmayı hedeflerken diğer taraftan yeni sektörlere de yatırım yapıyor. Üç yıldır yeme-içme sektöründe iş yapan ağabey-kardeş, Beşiktaş Akaretler’de hizmet veren kafe-restoran Ouppa’nın da sahibi. “İtalyan ve Türk mutfağının örneklerini sunduğumuz bu restoranda aynı zamanda zengin bir kahve menümüz de var. 2017’de açtığımız mekanın performansından memnunuz. Planımız, franehising yoluyla yurtdışında yayılarak zincir haline gelmek. Hedefimiz ise Körfez ülkeleri. Franehising sistemiyle ilgili tüm hazırlıkları tamamladık. Umman, Bahreyn, Bangladeş, Suudi Arabistan’la anlaşma imzalamak üzereyiz. Üç yıl İçinde 15 şubeye ulaşmayı hedefliyoruz.”

ÇİĞDEM YÜCESOY SUBAŞI





Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir