İstanbul’da Suriyeli lezzet durakları

Suriyelilere ait restoranlar İstanbulda sayısı artmaya başladı. Özellikle ankara escort Fındıkzade ve Aksaray arasında yoğun bir şekilde Suriyeli restoranlar açılmaya başlandı.

İstanbul’un tarihi semtlerinden Fındıkzade son yıllarda kültürel çeşitliliği ile ön plana çıkıyor. Çok sayıda Suriye restoranının açıldığı semt, Tarbuş gibi zamanla zincirleşen restoranların da ilk adresi…

İSTANBUL’UN en eski semtlerinden biri olan Fındıkzade, yüzlerce tarihi mekana ev sahipliği yapmasının yanı sıra şehrin önemli ticari merkezlerinden biri. Binlerce işletmenin yer aldığı semt şimdilerde birbiri ardına açılan Suriye restoranları ile dikkat çekiyor. Restoranların ankara escort bayan özellikler tranvayın Fındıkzade ve Aksaray durakları arasında yoğunlaştığını söylemek gerek. Hergün binlerce insanın geçtiği bu hat çok hareketli. Bölgede çok sayıda Ortadoğulu turist görülüyor. Bunu etraftaki dükkanların camından anlamak da mümkün. Zira hemen hemen her dükkanın tabelasında ya da vitrininde Arapça yazılar var. Eğer bir dükkan kahvaltı servisi veriyorsa bunun mutlaka Arapça çevirisi de yer alıyor vitrin camında. Ya da lolcum satan bir dükkan bütün ürün çeşitlerinin isimlerini bir de Arapça olarak yazıyor dükkanın kapısına.

Suriyeli restoranlar da tabela ve vitrinlerinde Arapça kullanıyor. Arapçanın semtteki yaygın kullanımı bazen kafa karıştırıyor. Hangi işletmenin Suriyelilere ait olduğunu anlamak için dükkanlara yakından bakmak gerekiyor.

tarbus

MANDY HANDRAMOUT
Taksim’de şubesi var

Aksaray ve Fındıkzade metro hattı arasında yaptığımız gezide Suriyelilere ait restoranlara gittik, ilk durağımız tramvayın Yusufpaşa durağının hemen yanındaki Mandy Handramout oldu. Taksim’de de bir şubesi olan mekanın sahibi Suriyeli. Bizi sahibinin akrabası ve mekan çalışanı olan çankaya escort Isam Abdi karşılıyor. Üç yıldır Türkiye’de yaşayan Abdi, iyi bildiği İngilizce dışında Rusça, Arapça ve Çerkezce de konuşuyor. Mekanın dört yıl önce açıldığını söylüyor. Taksim’deki şube ise üç yıl önce açılmış. Daha önce Bursa ve Sapanca’da da şubeleri varmış ama onlar kapanmış.

Mandy’nin menüsü Yemen lezzetlerinden oluşuyor. İç savaş öncesi Suriye’de Yemen mutfağı üzerine restoranları olduğunu anlatıyor İsam Abdi. Dolayısıyla Türkiye’ye geldikten sonra bildikleri işi yapmaya karar verip aynı konseptle bu restoranı açmışlar. Restoranın her biri başka ülkeden olmak üzere dokuz çalışanı var. “Kasadaki Gürcü, mutfaktaki Mısırlı, servis yapan Iraklı” diye anlatıyor Abdi. Mekanı “Uluslararası” olarak nitelendiren Abdi’ye müşterilerinin kimlerden oluştuğunu soruyoruz. Çoğunlukla Arapların, Afrikalıların ve Suriyelilerin geldiğini söylüyor. “Peki ya Türkler?” dediğimizde Türklerin pek uğramadıklarını, uğrayanların ise mercimek çorbası sorduğunu anlatıyor.

“MERCİMEK ÇORBASI VAR MI?”

Sadece bu restoran değil, bulunduğumuz hat, farklı kültürlerin ve dolayısıyla farklı mutfakların buluştuğu bir yer. Yeni lezzetler denemek, farklı kültürle temas etmek için harika bir fırsat. Ancak Abdi, Türklerin yeni şeyler denemek konusunda çekimser olduğundan bahsediyor ve mercimek çorbasının gördüğü talep üzerine menülerine eklediklerini belirtiyor. Abdi, “Bu restorana gelip farklı bir şeyler isteyen ilk Türk sizsiniz. Çok fazla Suriye yemekleri yapan yer var, menüleri de birbirine benziyor. Oysa Yemen mutfağı farklıdır. O yüzden biz bu mutfağı tercih ettik? diye anlatıyor.

İşler nasıl diye sorduğumuzda, “İki yıl önce çok iyiydi” diye karşılık veriyor. Ülkemizdeki politik iklim herkes gibi onları da etkiliyor anlaşılan.

Abdi’nin esnafla arası iyi. Gündelik işleri halledecek kadar Türkçe öğrenmiş. “Bu da bana yetiyor” diye konuşuyor. Herkesin sorduğu o meşum soru gündeme geliyor: Geri dönecek misiniz? Abdi herkesin bunu sorduğunu ancak artık gidecek bir yerleri olmadığının altını çiziyor.

TARBUŞ
Suriye değil Şam mutfağı

Şam mutfağının örneklerinin sergilendiği Tarbuş ise Mandy Handramout’un az ötesinde yer alıyor. Burası Suriye restoranları arasmda oldukça popüler. Kısa zamanda şubeleşen Yusufpaşa’da ve Taksim’de ikişer tane olmak üzere dört şubesi bulunan Tarbuş’ta boş masa bulmak mesele. Yusufpaşa’da yolun iki tarafına yerleşen Tarbuş şubeleri farklı ortaklara ait. Yolları ayrılmış

ancak Tarbuş ismi kalmış. Bizim konuştuğumuz Tarbuş’un halen altı ortağı var. Ortakların biri Lübnanlı diğerleri ise Suriye, Şamlı. Bu nedenle Suriye mutfağı değil, Şam mutfağı olarak düzeltiyorlar bizi menülerinden bahsederken.

Suriye restoranlarmı gezerken karşılaştığımız dil problemi burada da karşımıza çıkıyor. Birkaç kelime arapça bilmediğimiz için pişman oluyoruz. Garsonlardan birine derdimizi anlattıktan sonra eliyle biraz beklememizi işaret ediyor. Bulmanın zor olduğu boş masalardan birine geçip beklemeye başlıyoruz. Biz söylemeden çayımız geliyor. Çayımızı içmemizle karşımızda akıcı Türkçesi ile dikkat çeken Mahmut Türkmen’i buluyoruz. Türkmen Tarbuş’un hem tercümanı hem de muhasebecisi.

PORSİYON BOL, FİYATLAR UYGUN

Türkmen’e ilk sorumuz Tarbuş’un neden bu kadar popüler olduğuna dair. Türkmen, Tarbuş’un yemeklerinin bol baharatlı olduğunu belirtiyor ve “İnsanlar baharat seviyor” diye ekliyor. Ayrıca porsiyonların büyük ve doyurucu olduğunu, buna karşılık fiyatların uygun olduğunu ifade ediyor. Restoranlar dolup taşsa da ancak maliyetlerini karşıladıklarını belirtiyor. Sebebi de kiraların yüksek olması. Ancak yine de halinden memnun. Zira başka yerde şube açmayı planladıklarından bahsediyor. Gerçi semt ve zaman henüz belli değilmiş. Uygun kirayı ve yoğun müşteriyi buldukları herhangi bir yer olabilirmiş. “Fırsatlara bakıyoruz” diye konuşuyor.

Müşterileri genelde Suriyeliler ve diğer Arap ülkelerinden gelenlerden oluşuyor. Mekanın 30 kişilik ekibi var. Dört yıl önce açılan mekan kış aylarında gece ikiye kadar hizmet veriyor. Yazın ise bu süre üçü dördü buluyormuş. Tarbuş’un en çok satılan yemeği ise döner. Masalara gitmek üzere hazırlanan tabaklara şöyle bir bakıldığında tavuk dönerin restoranın yıldızı olduğunu görmek mümkün. Müşteri yoğunluğuna göre günde yaklaşık 300 kilogram tavuk döner sattıklarını söyleyen Türkmen artan döneri ise tanıdıkları ihtiyaç sahibi ailelere verdiklerini anlatıyor.

SAHTİN
“Türkler denemekten çekiniyor”

Arapça “afiyet olsun” yazılı Sahtin tabelası asılı mekanın kapısından içeri giriyoruz. Sahibi Sami Kayani’ni ile görüşüp hikayesini dinliyoruz. Halep’ten beş sene önce gelmiş. Hem Suriye hem de Rusya vatandaşı olan Kayani mekanında sadece Suriye yemekleri değil dünya mutfağından da örnekler sunuyor. 385 metrekarelik iki katlı Sahtin, restoran ve kafe olarak hizmet veriyor. Bu işin oldukça zor olduğunu söyleyen Kayani, başka yerde şube açmayı düşünmediğini belirtiyor. “Şimdilik bana yetiyor” diye konuşuyor. Müşterilerinin çoğunu Araplar oluşturuyormuş. “Ondan sonra Türkler geliyor” diyen Kayani, dört sene önce mekanı açtığını, zaman içinde işlerinin açıldığım kaydediyor.

20 kişilik ekibi diğer Suriye restoranları gibi farklı ülkelerden gelenlerden oluşuyor. Sahtin’deki Türk çalışan sayısı diğer restoranlara kıyasla fazla. Sohbet ettiğimiz Kayani daha önce duyduğumuz bir şeyi tekrar ediyor ve o da Türklerin yeni lezzetleri deneme konusunda çekimser olduğunu ifade ediyor. “Sadece Suriye yemeklerine değil başka mutfaklara da pek yanaşmıyorlar.”

ALŞACARA
önce Reyhanlı, sonra İstanbul

Aynı hatta Fındıkzade’ye doğru yürümeye devam ediyoruz. Sağlı sollu pek çok Suriye restoranı var. Konuşmak istediğimiz bazı yerlerle dil problemi yaşadığımız için konuşamıyoruz. Bizi müşteri olarak içeri davet eden küçük bir restorana adım atıyoruz. Restoran ile büfe arası bu yer henüz yeni açılmış. Adı, Arapça’da zeytin ağacı anlamına gelen Al Şacara. Yusufpaşa ve Reyhanlı’da da ikişer şubesi var. Yusufpa-şa’daki ilk şube altı ay önce İkincisi ise yaklaşık bir ay önce açılmış. Çalışan Sleman Brike bize yardımcı oluyor. Türkiye’ye gelmeden önce Idlib’te muhasebe öğrencisi olan Brike, üç yıl önce ilk olarak Reyhanlı’ya gelmiş. Sekiz ay önce Reyhanlı’dan İstanbul’a geçen Brike bu restoranın muhasebe işlerini yürütüyor. İlk restoranları ReyhanlI’da açılmasına rağmen birini kapatmak zorunda kalacaklarını anlatıyor. Reyhanlı’nın uzaklığının da bunda etkili olduğunu belirtiyor. İstanbul’daki Al Şaca-ra’nın müşterileri de diğer Suriye restoranları ile benzerlik gösteriyor.

KAMPANYA VAR

Al Şacara’da da tavuk döner ön planda. Bunun yanı sıra menülerinde falafel gibi Suriye atıştırmalıkları da var. Falafelden denememiz için ısrarcı oluyorlar. Bu konuda iddialı olduklarını söyleyen Brike, yeni açılan bir şube oldukları için kampanyalar yaptıklarını anlatıyor: “Mesela iki porsiyon alana bir porsiyon hediye ediyoruz.” Brike ile sohbet ederken İstanbul’un havası değişiyor. Kararan hava ile birlikte esen şiddetli rüzgar sonrası sohbeti bitirmenin iyi olduğuna karar veriyoruz. Ancak Brike bunu lütfen yazın diyerek ekliyor: “Türk insanını seviyoruz. Ancak bazı Suriyelilerin yaptığı kötü şeyler nedeniyle bütün Suriyelileri aynı sanmayın. Din, inanç ve ırkı nedeniyle kişi kötü olmaz. İyi ya da kötü olan insanlardır.”

Meral Candan